EDİP KADIOĞLU SANAT DÜNYASINA YENİLİK GETİRDİ

Sanatçı kişiliğini yaşamının her alanına yansıtmayı başararak çevresinde takdir gören Kadıoğlu, ilk şiirinin dergide yayınlanmasının heyecanını yaşadığını belirterek, şiir yazmanın kendisi için bir hobi olduğunu ve şiir yazmaya daha da şevkle devam edeceğini kaydetti. Kadıoğlu, şiirini tüm sevenlerine armağan ettiğini de kaydetti.

KADIOĞLU’NUN BAŞARILARLA DOLU ÖZGEÇMİŞİ ŞU ŞEKİLDE; 1965 yılında HATAY-Antakya/ Aşağı Okçular köyünde doğdu. On kardeş. İlk, Orta ve Lise eğitimimi Antakya’da tamamladım. Sağlık Hiz.Mes.Y.O. Tıbbi Laboratuvar Bölümünü Hacettepe Üni.’de, İKTİSAT Bölümünü Anadolu Üni.’de, Sağlık Yönetimi Yüksek Lisansını OKAN Üni.’de yaptım. Tekstil ve Medikal sektöründe kısa süreli çalıştıktan sonra, 1989 yılı sonunda Ankara Merkez Hıfzıssıhha Başkanlığında Memuriyet görevime başladım. Sağlık Bakanlığına bağlı Ankara’da birçok birimde ve Hastanelerde İdari Müdür- yöneticilik yaptım. 2014 yılında memleketim Hatay-DEFNE ilçesinin Belediye Başkanı Aday adayı oldum. 2014 yılında Hatay Büyükşehir Belediyesinde kurucu Daire Başkanı olarak; ZABITA Dairesi ile Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Dairesini kurdum ve yapılandırdım. İşletme ve İştirakler Dairesi Daire Başkanı olarak görev yaptım. 1994 yılında Ankara’da Hataylılar Kültür, Eğitim, Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği kurucu ve yönetim kurulu üyeliği ile Ankara’da kurulan Hatay Birlik Vakfı mütevelli heyet üyesiyim. Uluslararası Gazeteciler Cemiyeti üyesiyim. Yerel gazetelerde köşe yazıları ve Sosyal Medya’da güncel yazılar yazmakla birlikte genelde şiir yazıyorum. Dünyadaki insan toplumu/toplulukları hakkında tarihsel değişimleriyle ilgili araştırmalar yapıyorum.
EDİP KADIOĞLU’NUN YORGUN ŞEHİRLER ŞİİRİ BU ŞEKİLDE;
YORGUN ŞEHİRLER Kırk yıldır aynı yankı duvarlarda : Yalanın yankısı, Talanın sessiz alkışı, Doların iz düşümü kaldırımlarda… Ahlak, Bir zamanlar kitaplarda kalmış bir efsane şimdi. Göz göre göre Yakıldı yeşilin dili- Ormanlar küle döndü, Külden kuleler dikildi… Her ağaç yerine bir rant, Her kuş yerine bir beton geldi. Toprağın hafızası silindi, Çiviyle, çimentoyla, dozerle… Ardından Fabrikalar sus pus oldu, Çarklar dönmeyi bıraktı- Emek un ufak edildi, İşsizlik büyüdü gözümüzün önünde bir karayel gibi…
Ve fakirlik, Sokak lambaları kadar sabit artık, Her evde bir eksiklik var : Ya ekmek, Ya umut, Ya da çocukların gülüşü… Doymadılar- Bir yangın gibi yayıldı ihtirasları. Sattılar: Ne varsa güzel, değerli, bir bir devredildi : Madenler, dereler, kıyılar… Gözümüzün nuru başkasının olurken biz pencelerimize demir taktık. Şimdi Yoksulun kaderi İstanbul’da, Kayıp umutların izi Bodrum’da, Kaçak hayatlar Antalya’nın gölgesinde… Ve umut ? O çoktan valizini toplamış, Yolculuğa çıkmış bir mevsim gibi. Şehirler yorgun- Bir gülün bile açası yok. İnsanlar umutsuz- Bir şarkının bile sesi çıkmıyor artık. Bayrak hala gökyüzünde Ama soruyor sessizce : “Bu vatan kime kaldı ?” Ve biz, Sen, ben Kendi toprağımızda Birer yabancı gibiyiz…
